Bugun gelen bir maili aynen aktariyorum:
Musa Ağacik, yıllardır yaptığı röportajların küçük bir bölümünü “Musa’dan Beri” adli kitapta topladı. İşte kitaptan birkaç satır.
Ağrı’da konustugu 75 yaşındaki Hacı Sıddık Bilgin diyor ki:
– Musa Bey, biz Atatürk’ü çok seviyoruz…
– Neden Atatürk’ü seviyorsunuz baba?
– Çünkü Atatürk LAYIGLIGI getirmiştir! ..
– Layıglık nedir Sıddık Baba?”
– Camiye giden camiye layıgtır, meyhaneye giden, meyhaneye layıgtır…”
– Bu mudur?
– Heee Budur…

Tam makus talihimi yendim seytanin bacagini kiriyorum – sonunda Ispanya’ya gidiyorum -derken bir de bu Domuz Gribi cikti basimiza. O kadar vizeydi pasaporttu ugrasiyoruz iki aydir nerden cikti simdi bu salgin ya… Koyun can derdinde kasap et derdinde oldu biraz ama, bu kasap aylardir Ispanya hayali kuruyodu naapsin. Ama iptal etmek niyetinde de degiliz cok. Gribin gelecegi varsa Libya’ya da gelir, sonucta burada Brezilyalilarla calisiyoruz. Simdiden herkes tembihlere basladi zaten. Aman yabancilarla opusmeyin, sarilmayin, domuzlara yaklasmayin (bunlari neden yapacaksak)… Askim da basladi termometre goturelim, vitamin goturelim, dezenfektan goturelim, maske takalim demeye… Tatil burnumuzdan gelecek gibi bir his var icimde. Ama yine de gidicem Ispanya’ya goruceksiniz, Gaudi’nin masallar sehrini de gormeden gelmicem :)

Tripoli’de hafta basliyor. Burada haftanin ilk gunu Cumartesi. Pazartesi sendromu diye bir sey yok yani. Zira Pazartesi haftanin 3. gunu :) Sabah ise gelir gelmez Wikipedia‘yi actim. Gunun resmi asagidaki resimmis. Nasa tarafindan cekilmis bir uydu fotografi. Kansas‘ta mısır, arpa ve buğday tarlalarının uydudan görüntüsü imis. Geometri muthis degil mi? Yesillerin, sarilarin, kahvelerin tonlari da biz zaten uyumluyuz, renk uyumu icin hic mi hic kasmadik diye bagiriyor.

Oldugu gibi alinip kumas deseni yapilabilir. Hatta ben bu kumastan elbise istiyorum! Şuna benzer bişey olsun:
elbise.jpg

23 Nisan 1920′de TBMM’nin kurulusu ile Ulusal Egemenlik Bayrami kutlanmaya baslanmistir. 1929 yilindan itibaren de 23-30 Nisan arasi, Cocuklari Koruma Cemiyeti tarafindan Cocuk Haftasi, bu haftanin ilk gunu de Cocuk Bayrami ilan edilmistir. Daha sonra bu iki bayram, 1935 yilinda birlestirilmis. O gun bugundur her yil 23 Nisan, Ulusal Egemenlik ve Cocuk Bayrami olarak ulusal duzeyde kutlanmaktadir. Asagidaki fotograf 23 Nisan 1929 kutlamalarina ait bir fotografmis. Kaynak: AtaturkToday

image016.jpg

Ilkokuldayken resim derslerinde her sene mutlaka bir 23 Nisan resmi istenirdi. Sinifin tamami da istisnasiz suna benzer birseyler yapardi. O yuzden benim icin 23 Nisan’in hic degismeyen logosu budur:
image017.jpg

Bu da Google’in gecen seneki 23 Nisan Logosu. Bu senekinden daha cok begendigim icin bunu koydum:
image018.jpg

Herkesin 23 Nisani kutlu olsun. Cocuklara yilin ilk dondurmalari alinsin, her gordukleri baloncudan balon almalari mumkun olsun, bol bol fotograflari cekilsin, istedikleri gibi kosup oynamalarina bi gun olsun izin verilsin.

Empati’yi bitirdim sonunda. Son sayfaya kadar merakla okunan kitaplardan. Olasiliksiz’in yorumlarina da bakilirsa Adam Fawer surukleyicilik konusunda basarili. Yazimin bundan sonrasi bastan asagi spoiler benden soylemesi.

image019.jpg

Kitapta cok tekrarlanan bi cumle vardi. Birileri birilerini bogdugunda: Gozlerinin onunde siyah noktaciklar yanip sonmeye basladi. Nedense ben bu cumleye taktım. Her okudugumda nefessiz kalir gibi oluyorum. Bir de kitabin kapagindaki renk lekelerini, sinestezinin etkilerinden cok bu cumledeki noktaciklara benzetiyorum.
Beyin dalgalari konusunda bugune kadar ortaya atilmis teoriler ve Elijah ile Winter’in empatisinin bunlara baglanmasi basariliydi. Ozellikle sinesteziden bahsedilen her bolumu yutarak okudum. Kitabin en basinda bahsi gecen, Elijah’in yaptigi isi de yapmak isterdim dogrusu. Yuz ifadelerinden insan okumak. Ayrica etnik gruplasmalarin, liderligin ve ortama uyum saglama surecinin yayilan frekanslara baglanmasi da cok isabetliydi. Bir de beyin hucreleri arasinda birlestirme problemi, zihnin nerede olustugunun bilinmemesi gibi seyleri ogrenmek de heyecan vericiydi. Ayna noronlarin asiri gelismesi sonucu meydana gelen empati aciklamasi da ilgincti. Abartilmis sinestezim olsun istemezdim heralde. Ama empati gordugum yerde kesin kosarak kacicam bundan sonra. Empat diye bir sey gercekten var midir bilmiyorum, ama cidden korkutucuymus.

image025.jpg

Aslinda kitap cok da bekledigim gibi cikmadi. Ne bekliyordum bilmiyorum ki. Ilk basta daha bilimsel gerçeklerden bahsederken sonlara dogru biraz fazla Da Vinci Sifresi’ne benzemeye basladi. Papalar, kardinaller, hristiyanliga karsi cikanlar, Stevie’nin her turlu bilgiye iki tiklamayla ulasmasi vs.vs. Bir de kitaba bu kadar cok multi-dahi biraz fazla geldi. Zekadan bu kadar yogun bahsedilen bir kitapta daha zekice bir son beklerdim ozetle.
Yine de benim icin cok degerli bir kitap, cunku populer yayinlar arasinda sinesteziye bu kadar cok yer veren -Sinestezya’dan baska-bir yayin bildigim kadariyla yok. Olsa fena olmazdi tabi. Sıradaki kitap: Jeffrey Moore – Sinestezya :)

Daha cok sinestezi daha cok sinestezi!

88741.jpg