Her yeni evlenen ve ev kuran genç çift gibi biz de Ikea’nın çemberinden geçtik elbet. Hani hangi rafta ne ürün var ezberlersin ya aylarca günlerce Ikea’ya taşınıp. Eve bir dönersin yine eksik yine eksik. Ivır zıvır bir sürü şey alıp çıkmışsın, ve fakat yer minderinde oturuyorsun çünkü daha koltuk yok! Daha önce beğendiğin, pahalı diye – biraz da dandik diye- almaktan vazgeçtiğin, aklın kaldığı için geri dönüp almaya karar verdiğin eşyanın kodunu parlak kuşe kağıda kurşun kalemle silik silik yazmaya çalışırsın, bir de hangardan dev rafların arasından bulmakla uğraşırsın ya, kasaya az kaldı demektir. İşte tam burada, “iyi ki evlendim!” dersin. Zira zebellah gibi raflardan demonte iri parçaları tek başına taşıman pek zordur.
Daha bitmedi, hala yer minderindesin, montaj ekibi gelmedi ki daha. Diyorsan ki ne montaj ekibi yahu, monte ederiz biz onu; daha 1 ay yer minderindesin demektir. 1 ay sonra da montaj ekibi gelecek yine zaten, çünkü belin-omzun-sırtın tutulduktan sonra TV sehpasından parça arttırdığın için %90 pes ettin.
Her gün kutsal dekorasyon tapınağı gibi uğradığın, her bir rafını her ürününü tek tek incelediğin, özelliklerini okuduğun ölçülerini bir bir kafanda eve yerleştirdiğin Ikea sana ne kazandırdı biliyor musun? Diğer evlerin tıpkısının aynısını. Müjde! Artık değişiklik olsun diye başka evde toplanmaya son! Zira o ev de aynı! Halbuki kasada birbirinize bakıp “aiyyy çok şirin çok orjinal olacak evimiz :)” dememiş miydiniz?
Yok mu Ikea’dan aldıkları her şeye kendi tasarım yeteneğini, buna yıllık görsel bilgisini katan, harmanlayan? Tabi ki var. Benim çevrem mimar ağırlıklı olduğu için daha çok hatta. Malesef yine de sonuç çok değişmiyor, içeri girdiğin an istemsiz olarak gözler tarayıcı görüyor vee Ikea detected!!
Oysa öyle mi başlamıştık düşünmeye, evimiz dekorasyon dergilerindeki eklektik şehir evlerini, karma stilli loftları andıracaktı. Önce zemin-duvar tasarımlarından vazgeçtik yavaş yavaş, sonra sırayla duvardaki orjinal tablolardan, eskitme teras mobilyalarından, tasarım komodin ve oturma gruplarından. Hepsini tonlarca para dökerek almayacaktık ki zaten. Bir kısmını DIY (kendin yap) olarak düşünmüştük. Fakat ne oldu, zamansızlık buna izin vermedi çünkü her iş çıkışı kendimizi çukurcuma yerine Ikea’da bulduk. Parasızlık izin vermedi çünkü Ikea’da ucuzu vardı. Mekanımız yeterince büyük değildi, e Ikea’da küçük mekanlar için pratik çözümler vardı!
Artık bu gidişe dur deme zamanıdır. Bu lanetin pençesinden kendimizi kurtarma günüdür! Bu yazıyı yeni evlenen ve evini aynen hepimizin hayallerindeki gibi tasarlamak isteyen bir arkadaşımla konuştuktan sonra yazdım. İyiTasarım’ın (http://www.iyitasarim.net/) Asmalımescit’te çatı katı projesini gönderdikten sonra gelen cevap: “Dün gece Ikea’dan Lack sehpa alıp eve dönmüş biri olarak şu an sadece ağlamak istiyorummmmmm!!!”

Octopus Design tarafindan tasarlanmis bir batarya. Su, selale efekti yaratarak dikdortgen bir lavabonun icine dokuluyor. Ayrica LED tusuyla, suyun isikla renklendirilerek akmasini saglayabiliyorsunuz. Bunun disinda acma kapama tusu ve sicaklik ayarlama tuslari da var. Tasarim, gorunus olarak super. Yine de bana cok su harcanirmis gibi geldi. Bir de su miktari ayarlama tusu olsaymis iyi olurmus… Kaynak: Gizmodo, Octopus Design

image042.jpg

Dunyanin en prestijli mimarlik odulu olarak kabul edilen Pritzker Prize, bu yil Peter Zumthor’un oldu. Bu vesileyle, ben de Peter Zumthor’un uzun zamandir aklimda olan olaganustu Therme Vals Spa merkezinin fotograflarini sizlerle paylasmak istiyorum. Gidebilirsem kendi fotograflarimi da paylasirim :)

image005.jpg
image006.jpgimage007.jpg

Bina 1996 yilinda, Peter Zumthor tarafindan Isvicre Graubunden Kantonundaki termallerden birine, otel ve spa olarak yapilmis.

image008.jpgimage010.jpg
image011.jpg

Mistik havasi; dag-tas-su konsepti, buharli havada ortaya cikan isik oyunlari gorulmeye deger. Eğer cennet varsa böyle bir yer olsa gerek.

image012.jpg

Kaynak: Archdaily, Yapi.com.tr

Aslinda Gizmodo bu lavabonun, lavabodan cok su kaydiragina benzedigini yazmis. Ama bana ve benimle birlikte goren herkese pisuari cagristirdi. Hatta erkeklerden yorumlar geldi: ne yani sadece elimizi yikayip gidecek miyiz? gibi… Fonksiyonunu bilmem ama gorunus olarak guzel olmus iste. Isteyen istedigi gibi kullansin :)

image026.jpg Bu tahterevalli-bank, Martin Nicolausson ve Tom Eriksson adinda Isvecli iki tasarimciya ait. Bank, parkta birbirini tanimayan iki yabancinin dialog kurabilmesi icin tasarlanmis. Tasarimci Martin abi nin notu: “Bu bankin islevsel olabilmesi icin isbirligi sart.” Tuse’nin notu: eger bankta oturmak istiyorsaniz parka yalniz gitmeyin.

Kaynak: It’s nice that > Martin Nicolausson