Geçen sene Ekim ayı sonlarıydı yanılmıyorsam, Antalya Konyaaltı plajında tek sıra halinde yürüyoruz, kumsala yerleşmek için yer arıyoruz. Birden annemin sesi duyuldu: ‘Herkes olduğu yerde kalsın!’. Emir gelince hepimiz hazırola geçtik :) Annem yere eğilip eline mini minnacık bir kaplumbağa aldı. Masmavi bir şeydi, daha gözlerini bile açamıyordu. Kumlara bulanmış vaziyette olduğu yerde çırpınıyor, muhtemelen denize ulaşmaya çalışıyordu. Yakıcı güneşin altında enerjisi tükenmek üzereydi.

yavru3.jpgmedium.jpg

caretta-caretta-kaplumbagasi.jpgSonradan öğrediğimize göre, bu bir yavru Yeşil Deniz Kaplumbağasıymış . Ağustos ayı gibi kumsala bırakılan yumurtalardan Ekim ayı sonlarında çıkarlarmış. Yumurtadan çıktıklarında çok savunmasız olduklarından ancak 1-2 tanesi denize ulaşabilirmiş. Doğduklarında kabukları yumuşak olduğu için yakıcı güneşin altında kalınca kuruyup ölebilirlermiş. Bazen gece yumurtadan çıkıp, deniz ışıltısı zannederek sokak lambalarına doğru yürürlermiş. Konyaaltı plajı normalde yumurtladıkları bir yer değilmiş. En çok Köyceğiz Dalyan sahiline yumurta bırakırlarmış.
Babam koşarak yavruyu denize yetiştirdi, suya atar atmaz minik yüzgeçleri harekete geçti ve yüzerek uzaklaşmaya başladı. Onu görünce bütün plaj yavru kaplumbağa aramaya koyuldu.

images.jpgBir süre sonra bir bayan, ‘buldum!’ diye bağırdı. Bu defa biraz daha kötü durumda olan, neredeyse cansız bir yavru bulmuştuk. Hemen onu da denize yetiştirip bu sefer su biraz derinleşinceye kadar ona eşlik ettik. Daha kötü durumda olduğundan yalpalıyor, yolunu şaşırıyor, bazen ters yüzüyordu. O durumda onu orada savunmasız bırakıp gitmek hiç içimize sinmiyordu. Fakat bir süre sonra denizin etkisiyle o da kendine gelip açık denizde yolunu bulmak üzere uzaklaştı.

İyi mi yaptık kötü mü yaptık, işe yaradı mı bilmiyorum ama iki adet kapluşu kurtardık galiba. Bizim Köfte’nin (Bkz. Köfte’nin 1 Günü) uzaktan akrabaları olur kendileri :) Bu arada bütün konyaaltı plajının ayaklanıp, kurtarmak için yavru kaplumbağa araması da görülmeye değerdi…

Chelonia-mydas5.jpgcaretta_caretta_turtle_zante.jpgcaretta-Bayram%20Kutle.jpg

Tekrar Türkiye’deyim! Bir kez daha anladım ülkem gibisi yok… Dün akşam Libya’dan İstanbul aktarmalı Antalya’ya geldik. Ailemi çok özlemişim. Ezgi’mle babam bizi havaalanında karşıladılar. Bugün Pazar olduğu için babam da evdeydi. Sabah süpper bi anne kahvaltısından sonra çıkıp buranın en büyük parklarından Karaalioğlu Parkı’na gittik. (Yemyeşil yıllık ağaçların arasından kuşbakışı falez-deniz-dağ manzarası izlenebilecek; görülmesi gereken parklardan biri. Gidilmişken çay bahçesinde semaverde çay da içilmeli mutlaka.)

karalioglu.jpg

Sonra da aynı parka yakın Atatürk Müzesi’ni ziyaret ettik. Atatürk Müzesi’ni ayrı bir başlıkta fotoğraflarla anlatmak istiyorum. Balık pazarına uğrayıp mezgitlerimizi ve tahin helvalarımızı da aldıktan sonra fırından taze ekmek alıp eve geldik. Birazdan balık ziyafeti var yani.
Bugün bir kez daha, etraftan ve kimseden çekinmeden açık havada özgürce dolaşabilmenin değerini anladım. Ülkemin havasını suyunu insanını özlemek ayrı, verdiği özgürlük hissini özlemek çok başka.

karalioglu2.jpg