language confusıon.jpgYarım bıraktığım İspanyolca derslerine tekrar başlamaya karar verdiğim sırada, ofisten bir arkadaşım Pimsleur’ın İspanyolca setlerini tavsiye etti ve elindeki tüm cd leri verdi. En azından bildiklerimi unutmamak açısından tekrar etmek iyidir deyip aldım. Pimsleur, İspanyolca öğrenmeyi gerçekten kolaylaştırıyor. Tek yaptığım, iş saatlerinde ofiste çizim yaparken müzik dinlemek yerine bu dersleri dinlemek. ‘Duyarak öğrenme’ yöntemiyle işleyen bir sistem olduğu için, ister istemez aklınızda bir şeyler kalıyor. Yöntem basit: Tıpkı çocukluğumuzda anadilimizi etrafımızdan duyarak öğrendiğimiz gibi, kelimeleri sıkça tekrarlatarak, diyaloglar dinleterek, soru sorarak, arada boşluklar bırakıp sizden cevap bekleyerek, tahminlerde bulunmanızı isteyerek öğretiyor. Defter-kitap-kalem-kağıt gibi teferruatlara gerek kalmadığı içinde tam tembellere göre :) Bendeki set İngilizce konuşarak İspanyolca öğretiyor. Bir kelimeyi 2-3 dakika boyunca tekrarlayıp, cümle içinde kullanıp öğrettikten sonra sizden kelimeyi hatırlamanızı istiyor. Dün yine çizim yaparken ve aynı zamanda Pimsleur dinlerken yaşadığım bir hadise:

İngilizce konuşan kişi soruyor:  How do you say ‘cold water’ in Spanish? (İspanyolca’da ‘soğuk su’ nasıl denir?)
Bu sırada bir anlık boşluk bırakıp sizin tekrarlamınızı sağlıyor.
Ve istem dışı olarak ağzımdan şu kelimeler dökülüyor: Maya Fria….

Maya: Su, Arapça
Fria: Soğuk, İspanyolca

Her iki dili de (Arapça, İspanyolca) tam olarak kavrayamamış beyin, üzerine bir de İngilizce eklenince sonunda isyan ediyor :) 

Herhangi bir dili duyarak öğrenmek isteyenler için: Pimsleur Metodu

110_.jpgPinokyo kazaya uğrayıp içindeki tüm yazılar ve yorumlar kaybolmadan önce, bir okuyucumdan şuna benzer bir soru almıştım: ‘Birkaç gün sonra Libya’ya gelip orada çalışmaya başlayacağım. Libya’dan yurtdışını en ucuz ve rahat nasıl arayabilirim ve internet hızı nasıldır?’ Bu soruya o zaman yorumlar kısmında cevap vermiştim, ancak Libya’ya çalışmaya gelenlerin sayısı arttıkça iletişim yolları ile ilgili kaygılı sorular da çoğalmaya başladı. Geleceğini öğrendiğim kişilerden ülkemi en kolay nasıl ararım, Türkiye’yi aramak için çok para harcıyor musunuz gibi sorular alınca bu yazıyı yazmaya karar verdim. Böylece bana ulaşamayanlar da Libya yazılarımı bulduklarında birtakım bilgilere ulaşabilir. Amaç hep aynı, benim buraya gelmeden önce yaşadığım sonuçsuz araştırma çabalarını ve merakı yaşamamaları; az da olsa kafalarında bir şeyler netleşmiş olarak ülkeye adım atabilmeleri.
Konu iletişim teknolojileri olunca, bilgileri tek tek toparlamak yerine aşkımla röportaj yapmak daha kolay geldi. O da mesleği gereği zaten ilgilendiği konuları, sıkça sorulan soruları cevaplayarak bir özet halinde toparladı ve ortaya şunlar çıktı:

1. Libya’dan yurtdışını aramamanın en ucuz ve rahat yolu nedir? TR operatörlerini kullanmak doğru mudur? Yerine önerebileceğiniz bir operatör var mı?

Libya’da iki büyük Cep Operatörü bulunuyor. Almadar ve Libyana. İkisinin de ücretlendirmeleri hemen hemen aynı. Türkiye için dakikası 0.85 Dinar yani yaklaşık 1 TL’den konuşuluyor. Biz Almadar’ı internet servisi dolayısıyla tercih ediyoruz. TR operatörleri ile Libya’da konuşmak mümkün ancak aşırı derecede pahalı. Onun yerine 10 Dinar ~ 13 TL vererek hat açtırmak çok daha karlı. İnternet bağlantınız varsa Skype ve benzeri servisler her zaman cep telefonuna göre ucuz oluyor.

graphic_computer_internet.gif2.  Libya’da internet olanakları nasıldır? Seçenekler nelerdir?
Burada internete cep telefonu operatörleri Almadar ve Libyana üzerinden, ya da Libya Telekom’a ait Adsl ve WiMax aracılığıyla bağlanmak mümkün. Ayrıca her yerde olduğu gibi uydu bağlantısı seçeneği var. Adsl, şehir merkezlerinde yaygın ve en çok kullanılan servis. WiMax ise, kablosuz olma özelliği ile şehir merkezlerinin yanısıra çevresinde de kullanılabiliyor. WiMax piyasaya kısa bir süre önce sürülmesine rağmen gittikçe yaygınlaşıyor ve rağbet görüyor.

3. Bu servislerin hızları ve ücretlendirmeleri hakkında bilgi verir misiniz? Fiyatları ve Hızları Türkiye’deki hizmetlere kıyasla nasıldır?

Bunun için şöyle bir sınıflandırma yapabiliriz:

Firma Servis Hız Kıyas Aylık Kota Ücret Modem
Almadar GPRS/Edge Yavaş Ucuz 45 Saat Aylık
10 Lyd ~ 13 TL
Libyana GPRS/Edge
/3G(3.6 Mbit/s)
Hızlı Pahalı 1 GB Yıllık
335 Lyd ~ 435 TL
2 GB Yıllık
650 Lyd ~ 845 TL
LTT ADSL 196 Kbit
/ 268 Kbit
Hızlı Ucuz 7 GB Aylık
20 Lyd ~ 26 TL
100 Lyd ~
130 TL
LibyaMax
(WiMax)
2 – 3 Mbit Hızlı Pahalı 10 GB Yıllık
400 Lyd ~ 520 TL
USB
120 Lyd ~ 156 TL
Harici
220 Lyd ~ 286 TL

LibyaMax yalnizca 5-6 ay önce piyasaya sürüldü. Buna rağmen gittikçe yaygınlaşıyor ve internet için en mantıklı seçenek şimdilik WiMax diyebiliriz.
Bu arada, Libya’da internet sansürü yok. YouTube dahil dilediğiniz tüm sitelere erişim serbest.

Bize vakit ayırdığınız için teşekkür ederiz :)
Libya tanıtımları devam edecek…

emirates_hangar_01.jpgCalismakta oldugum proje bir Joint Venture insaat projesi. Yani cok ortakli bir proje. Bu tur bir projede calismanin bircok avantajinin yaninda dezavantajlari da cok fazla. Joint Venture tarzi projeler yapilari itibariyle orgut ici catismalara diger projelere nazaran daha cok sahne oluyor.  Bu cogu zaman olumsuz bir ozellik gibi gozukse de, kisinin adimlarini daha bilincli atmasini sagliyor ve bir bakima, bulunulan ortama gore cok yonlu dusunme ozelligi kazandiriyor.

Cok ortakli insaat projelerinin karmasik yapisi bir yana, yurt disinda olmak, tum ortaklarin farkli milletlerden olmasi – ayrica butun bu milletlerden farkli olarak lokal calisanlarin projeye dahil olmasi- gibi kriterler de eklenince, is iyice icinden cikilamaz bir hal aliyor.

Ulusa gore dagilim.JPG
Joint Venture Uluslara Göre Dağılım Grafıği

Aslinda ben bu kosullari cogu zaman satranc oynarken ayni zamanda siir okumak ya da – Kyle XY’daki gibi- fiziksel guc gerektiren bir sey yaparken ayni zamanda uc basamakli sayilari akildan carpmak gibi tanimliyorum. Aynı anda, aynı ortamda en az 3 farklı dil konuşulduğunu hayal edin. Bu aynı zamanda, bir olaya üç farklı yerden üç farklı tepki alacağınız anlamına gelir. Üstelik hepsi de sizin düşüncelerinizden tamamen farklıdır. Onunuzde zaten karmasik ve zaman-kisitli gerceklesmesi gereken bir proje duruyor, bunun yaninda her projede ve her firmada var olan kisilerarasi iletisim sorunu var;  bir de buna ek olarak kulturel catismalarla karsi karsiya kaliyorsunuz.

conflict-resolutionfotosearch_57434430.jpgInsanlar yapi itibariyle kendi kulturune yakin ortamlarda bulunmayi tercih ediyor. Ayni tatlari, ayni kisisel zevkleri, ayni yasayis tarzini, ayni dusunceleri kisacasi ayni ya da yakin frekansi ariyor. (bkz. Empati) Ancak icinde bulundugumuz ortaklik durumu bir yandan taraflari bir arada uyumlu olma zorunluluguna iterken, diger yandan kulturel kosullardan dogan iletisim savaslari, kisilerin birbirinden uzaklasmasina neden oluyor. Bunun sonucu olarak da taraflar birbiri uzerinde otorite kurarak isi yurutmeye calisiyor. Aslinda benim ortaklari “taraf” olarak adlandirmam dahi, icinde bulunulan durumun acik bir gostergesi.
Yuksek lisans tezimin konusu da Insaat Sektorundeki Kulturel Catismalar idi ve bu proje benim icin deyim yerindeyse bicilmis kaftan oldu. Ama tezimi tamamlayip Yuksek Mimar unvanini aldiktan bir sene sonra goruyorum ki, projemiz daha bir cok teze ve arastirmaya konu olabilir. Bu durum bana doktora yapmayi dusundurmuyor degil :) Asil sorun ise, zaten her kosulda var olan otorite savaslarinin, kulturel faktorunun her daim gozardi edilmesi. Bunun cozumu ise basta idari personel olmak uzere, hiyerarsik duzenin her kademesinin kultur farkliliklari konusunda bilinclendirilerek, firmanin birliktelik ruhuna bu yonde bir dusunce yapisi kazandirilmasi. Ornegin bir Brezilyali, Libyali bir lokalden is istediginde “Insaallah” cevabiyla karsilasiyorsa bunun “yapmayacagim” degil, “elimden geleni yapacagim, bunun icin caba gosterecegim” anlamina geldiginin ogretilmesi. Projenin ilerlemesinin onundeki engellerden en az birinin -kulturel catismanin- ortadan kaldirilmasi ya da hafifletilmesi, suphesiz projeyi hizlandirirken, calisanlara da rahat bir nefes aldiracaktir.

Bugün akşam üzeri saat 4 sularında hepimizin mailboxına bir yazı düştü. Yazı Seyyahiya’da yıkımına karar verilen eski evlerimizin sahibinden (bkz. Evsiz Kaldık) şirkete yazılmıştı. Yazıda ev sahibinin bizi kovmadığı, aksine bizim siteyi kendi isteğimizle terkettiğimiz; hatta ev sahibini zor durumda bırakığımız, bu nedenle 1 yıllık peşin ödenen kiraların 6 aylık kısmını geri alamayacağımız gibi, üzerine bir de sözleşmeyi zamanından önce feshettiğimiz ve etik kurallara aykırı davrandığımız için tazminat talep ediliyordu. Hepimiz yazıyı, ağzımız hayretten açık vaziyette okuduktan sonra, aslında tüm senaryonun ev sahibi tarafından hazırlandığı ve gerçekte sitenin başka bir firmaya kiralanacağı dedikodularının doğruluğunu kavramış olduk. Söylentilere göre günün herhangi bir saatinde siteye gitsek, -yıkılmış evler yerine- havuzda keyif yapan birileriyle karşılaşma ihtimalimiz yüksek. Şu anda benim yazımı okuyup, ‘Yok artık, nasıl olur, hak yok mu, hukuk yok mu?’ diyenler vardır elbet. Şimdilik biz de aynı soruları soruyoruz, açıklığa kavuştuğu zaman gerekli bilgilendirmeyi yaparım. Bu arada hala ev arıyoruz. 1.5 senedir yurt dışında çalışıyoruz ve artık bu tür şeyleri normal karşılamamız gerek. Alice harikalar diyarının yeni harikaları bizleri bekliyor :)

En sevdiğim meyvelerden biri olan ananasin ağaçta yetişmediğini öğrenince hayretlere gark oldum. Ne kadar da cahilmişim. Baya baya toprak meyvesiymiş ananas. Halbuki ben palmiyemsi bir ağacı uygun görmüşüm ananasa. O kadar da egzotik duruyor sen git yerde yetiş… Büyük hayal kırıklığı…

pineapple-main_Full.jpg

Meksika’da ananas tarlaları – Wikipedia